TÜRK FUTBOLUNUN BAŞLANGICI |
1900’lü yıllara iyice
yaklaşılmasıyla birlikte, Moda’da oturan İngiliz gençlerinin a modern futbolu oynamaya başlamaları ve
dolayısıyla da oynadıkları futbolu
daha seyredilir bir halde gelip seyri güzel halen, kendilerini hayran hayran
seyreden Kadıköy’lü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalara sebep
oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise, vazgeçilemez bir
tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.
Kadıköy Football
Association ;
1890’lı yıllarda İstanbul Moda’da yaşayan İngiliz
ailelerinden La Fontaine, Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri
Kadıköy ve Moda’nın çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamaya
başladıklarında, İzmir’de yaşayan İngiliz aileleri, Bornova çayırlarında bu
oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile. Zira sosyal ve idari bakımdan
payitaht İstanbul’a uzak ve rahat iki şehir olan Selanik ile İzmir, 1870’li
yıllarda Osmanlı’nın futbol oyunu için ilk taraftar bulduğu toprakları oluyor,
futbol oyunu o dönemlerde dini inançların da etkisi ile Müslüman Türkler
arasında gelişemediğinden, böylece de Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa
gayrimüslim ve levanten (ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar
tarafından oynanıyordu.
Moda’da futbolla
tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği personeli görevlileriyle
aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894 yılında İzmir’de "Football Club Smyrne"nin kurulması ile birlikte
İstanbul - İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu. İzmir’de futbolun
öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbul’a yerleştiğinde,
Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun oynadıklarını görmüş ve
onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi bildiği futbol oyununu onlara
kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını gösterdiğinde, James La Fontaine ve
arkadaşları Kadıköy yakasında ilk kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football
Association adı altında toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni
gençleri, genelde İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları
oyunlarını Kadıköy’ün çayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü. Bu müsabakalar
halkın öylesine ilgisini çekmişti ki "Football
Association" takımı, iki yıl içerisinde "İzmir Karması" ile
karşılıklı olarak futbol maçları
yapmaya yönelmişti.
"BLACK STOCKINGS
FC" Kuruluyor ; (SİYAH ÇORAP FUTBOL KULÜBÜ )
Ne var ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o
dönemde, mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek
kurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top koşturdukları
kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden mahrum olan ve onların
aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip oyunu ancak gıpta ile
seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman
Türk gençleri arasında, sadece
üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve hırs da uyandırıyordu. İşte her
türlü tehlikeyi göze alan bu gençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan),
eski hariciyecilerden Reşat Danyal
ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda
meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini
amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin
dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı
altında Black Stockings FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ’nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üst
formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu
daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.
Hilafetin bitmesinin ardından yeni kurulan cumhuriyet le Müslüman Türk Gençleri futbol takımlarını kurmaya başlamışlardır.
FENERBAHÇENİN KURULMASI
1899; Fenerbahçe’nin Gerçek Kuruluş Yılı
Burada dikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor
Kulübü’nün Black Stockings FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki
öncülük yapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy Futbol
Kulübü (1902) ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi
altında toplanan gençlerin genelde aynı kişiler olacaktır. Dolayısıyla FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu gayri
resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, ne var ki iki kez kapatılmaları
nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur
ki; Black Stockings F.C. ya da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısında
birer araçtırlar. Ayrıca İstanbul’da kurulan futbol kulüplerinin listeleri
incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-Keuy Football Club (1899) ve
Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklular tarafından, Elpis (1900)
takımının Rumlar tarafından, Black
Stockings (1899), Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin ise Osmanlı
uyruklular tarafından kurulmuş oldukları da görülmektedir.
FENERBAHÇENİN İLK KADROSU
Güneş bu defa, o en güzel yıl olan 1907 senesi ilkbaharının serince bir Pazar gününü aydınlatıyor ve Fenerbahçe semti de bu kez, ismini
yıllarca şerefle temsil edecek olan bir kulübün ilk temsilcilerinin ilk
kalabalık gövde gösterisine sahne oluyordu. O gün, Kadıköy’ündeki Kuşdili Çayırı’nda
İngiliz ve Rum takımları arasında oynanan bir futbol maçını seyrettikten sonra St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan bir grup, Moda İskelesi’nden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısında randevu
mahalleri olan Fenerbahçesi’ne
geçiyorlardı. Nuri zade Ziya
(Songülen)Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşa zade Sezai Bey’in yeğeni Bahriye
zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli lakaplı Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi Türkçe öğretmeni Enver
(Yetiker) Bey isimli gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan ve Hüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat(Baydar), Yanya’lı Şevkati,
Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan, Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet
(Tarı),Hasan Sami(Kocamemi) Bey’ler ile buluşuyorlardı.
Çoğunluğunun, yakında kurulacak oldukları takımın ilk
oyuncularını teşkil edecek olan bu gençler için o gün, Ziya Bey’in
İngiltere’den getirttiği; önü ve kolları düğmeli olan sarı beyaz yollu bol
formaları, lacivert şort pantolonları ve sarı löverli yün çorapları ile,Fenerbahçe’nin çayırlarında ilk
antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa zamanda çevrenin futbola kabiliyetli
gençlerini de kendi etrafında toplayan bu kulüp, bugün için büyük bir kıymet
ifade eden ilk kadrosunu, olası olarak; Hintli Asaf – Necip, Ziya – Hasan, Hassan, Sabri – Nasuhi, Şevkati, Galip,
Hüseyin, Hayrullah terkibinde, ya da Asaf
Ziya , Sami – Ayetullah , Mazhar, Necip
– Fethi, Galip, Hüseyin, Hasan, Nevzat şeklinde oluşturuyordu.
İSTANBUL
ŞAMPİYONLUĞU LİGİ
1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurma
serbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığ gibi
artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908 senesinde resmen
kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu. Kısa zamanda
Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise, İstanbul’da yeni bir ligin
kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil
günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig
kuruluyordu.
Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbul’da futbol
alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında; Kadıköy’deki
Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu
Deresi yanındaki Altınordu’nun Kördere Çayırı, Dereağzında, Kemikçi Çayırı,
Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında; Taksim, Talimhane,
Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye, Güzelbahçe, Beyazıt
Harbiye Nezareti sahaları, ve de Boğaz’ın Anadolu kesiminde ise; Anadoluhisarı,
Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşme sahaları mevcut sahalara eklenmişti.
Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe
Spor Kulübü, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte
çevirmiş, 1909 -1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dan
sonra katılan ikinci Türk takımı
olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk 5
derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray kulüpleri
arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17
Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir
semt takımı maçı şeklinde başlamış, ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki
İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında
paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya çıkması sonucunu
doğurmuştu.
Yorumlar
Yorum Gönder